Yaptığım işin püf noktasını Genel Cerrahi hocalarımdan Prof.
Dr. Naci Ayral’dan öğrenmiştim. O zamanlar Cebeci’de genç bir stajyerdim.
Henüz işin çok başlarındaydım. Eğitimim henüz çok taze, tecrübem ve deneyimim
sıfır, ancak doktorluk üzerine olan hayallerim, hedeflerim ve çalışmaya karşı
olan arzum çok yüksekti.
İşte böyle bir dönemde, hocalarımdan duyduğum, gördüğüm her
şeyi kapmaya ve beynimi mesleğimle alakalı bilgilerle doldurmaya çalıştığım
günlerde hafızamdaki doktorluk öğrenimimin kronolojik sırasında ilklerde yerini
alan “kurbağa hikâyesi” idi.
Evet, bir hikâye ama ne hikâye. Bence doktorluk mesleğinde
çalışan herkesin bu püf noktasını bilmesinde yarar var; tabii eğer psikiyatri
alanında çalışmıyorsa. Bu püf noktasını tüm doktorların uygulaması, ancak tüm
psikiyatri doktorlarının da tersini yapması gerekiyor.
Prof. Dr. Naci Ayral 1976 senesinde Genel cerrahi stajı
yaptığımız günlerden birgün bizlere şöyle demişti:
“Hiçbir zaman hastaların kaygılarını ameliyat etmeyin!"
Özellikle cerrahların işine yarayacak bir tavsiye bu. Çünkü
kimi hastalar fazla evhamlı, kaygılı olabiliyor. Bunun cerrahi müdahale
gerektiren organlarla pek bir alakası yok. Bu direkt beyin ile alakalı. Aslında
çoğu pektus hastalarımızı ameliyat ettiğimizde psikolojik açıdan da iyileşip öz
benlik saygılarının arttığını gözlemlemişizdir. Bazı hastalarda bu durum
değişmez ve bunu bir cerrah ne kadar önce fark ederse o kadar kendisine de
hastasına da iyilik etmiş olur ve zaman kaybı da böylece önlenir.
Hastalardaki kaygıların ameliyathanesi psikiyatri
klinikleridir. Bazen meme ya da başka bir sıkıntısı için yanlışlıkla göğüs
cerrahisi polikliniğine gelenler olabiliyor ve biz onları doğru yerlere
yönlendiriyoruz. Psikiyatri konusunda da durum böyledir. Psikiyatriye gitmesi
gereken biri, çok alakasız olmak üzere göğüs cerrahisine ya da başka bir alana
gidebilir. Kaygılı hastalardaki hayali yorumları gerçekle ayırt edemezseniz bir
de bakmışsınız kaygılı bir hastanın beyni dışında tüm vücudunu ameliyat
etmişsiniz. İşte bu konuda, hastaların kaygılarını ameliyat etmememizi
tembihleyen Prof. Dr. Naci Ayral bize şu hikâyeyi anlatmıştı:
Bir gün bir hasta gelip genel cerrahi doktoruna, “benim
karnımda kurbağalar var ve sabah akşam vrak vrak diye susmamacasına
bağırıyorlar, uyuyamıyorum” der. Doktor hastayı, hiç şaşırmadan gayet normal
karşılar ve “tamam biz sizin karnınızdaki kurbağıları cerrahi müdahale ile
çıkararak tedavi edeceğiz” diyerek ameliyat günü verir.
Hasta oradan ayrıldıktan sonra da doktor yanındaki
yardımcıya dönüp “bize hemen birkaç tane kurbağa bul” der. Doktorun yardımcısı
bir şekilde kurbağaları bulur. Ardından ameliyathanenin bir kenarına gizlemek
üzere su ve kanla karışık bir küvet hazırlar. Kanla dolu küvetin içine de kurbağaları doldururlar. Hasta
yatırılır ve uyutulur. Karnına gerçek bir ameliyat görüntüsü vermek için
neşterle (bistüri) küçük bir kesi yapılır ve dikilir. Hasta uyandırılırken
küveti hastanın yanına getirirler. Hasta uyanırken küvetin içindeki kurbağıları
görür ve doktor “işte kurbağaları çıkardık, artık iyileştiniz” der. Hasta
“hakikaten kendimi iyi hissediyorum. Artık hiç kurbağa sesi duymayacağım” der.
Ameliyattan sonra bir gün geçer, iki gün geçer, üçüncü gün
hasta yüzü bembeyaz, gözleri şiş, yorgun
bir şekilde doktorun önünde belirir. Doktor şaşkınlıkla, “hayırdır, bu haliniz
nedir, ne oldu?” demesine karşılık hasta, “sormayın, beni ameliyat edip karnımdaki
kurbağaları çıkardınız ilk iki gün gayet iyi uyudum hiç kurbağa sesi yoktu ama
ben dün gece yine uyuyamadım çünkü bu çıkardığınız kurbağaların yumurtaları
karnımda kalmış, yumurtalardan yeni çıkan kurbağalar vraklamaya başladı şimdi
onlar susmuyor” der.
Değerli Hocam Prof. Dr. Naci Ayral’ın bu hikayesi beni çok
etkiledi. Meslek hayatımda hiçbir zaman hastaların karnındaki kurbağaları
ameliyat etmeye çalışmadım. Değerli
meslektaşlarıma tavsiyem hiçbir zaman hastalarınızın karnındaki kurbağaları
ameliyat etmeyin. Bırakın onlarla psikiyatristler uğraşsın.
Son olarak şunu da eklemeliyim ki Prof. Dr. Naci Ayral meşhur bir sözü ile hatırlanır. Tuvalet kullanımı ile ilgili bir bilgidir bu. Derdi ki:
"Tuvalete girer girmez önce sifon çekilir, sonra ihtiyaç giderilir."
Son olarak şunu da eklemeliyim ki Prof. Dr. Naci Ayral meşhur bir sözü ile hatırlanır. Tuvalet kullanımı ile ilgili bir bilgidir bu. Derdi ki:
"Tuvalete girer girmez önce sifon çekilir, sonra ihtiyaç giderilir."
Saygı ve sevgilerimle.
Prof. Dr. Mustafa Yüksel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder